Majör Depresif Bozukluk

Olgu Sunumu: Ölmüş Anababası Tarafından Kendisini Öldürmesi Gerektiği Söylenen Kadın

Bayan C., 38 yaşında, üç çocuk annesidir. Görüşme sırasında yüzünde dehşet ifadesi vardır. Huzursuzca kolundaki, giderek büyüyen yaraları koparmaktadır. Bu görüşmeden haftalar önce, giderek artan şekilde içine kapanmıştır. Görüşme sırasında soruları homurdanarak ve başını sallayarak yanıtlamaktadır. Görüşmede yanında olan eşi, belirtileri nedeniyle korkmuş haldedir. Eşinin, "dışandakilerle" iletişim kurmasını engelleyen sesler duyduğunu söylediğini, belirtmektedir. 5 yıl önce ölmüş olan annesi kızına, kendisini öldürmesini, bu şekilde tekrar bir araya gelebileceklerini, ısrarla söylemektedir. Babası da hem görsel hem de işitsel varsanılarla ortaya çıkmakta, kızma "çatlak, budala fahişe" diye seslenerek, kendisini yapmazsa, onu öldüreceğini söylemektedir. Ayrıca bir çok tanımlanamayan, acı veren alaycı kendisiyle alay etmektedir.

Eşine bu sesleri, ancak başını duvara vurarak susturabileceğini söylemektedir. Ancak çoğu zaman bunu yapacak gücü yok gibi gözükmektedir. Bayan C. aynı zamanda kendisinin kanser, çocuklarının da ağır hasta olduğuna inanmaktadır. Eşine, ailedeki herkesi öldürerek, ölümden sonra bir arada olabileceklerini sağlamakla görevli olduğunu hissettiğini söylemiştir.

Depresyon süreci sessizce, giderek artan umutsuzluk ve boşluk hissi ile başlamıştır. Bayan C. geceleri, zarar görmüş ve zarar veren bir varlık olduğuna ilişkin acı veren ve tekrarlayan fikir yüzünden uykuya dalamamaktadır. Annesinin Ölümünden dolayı kendisini suçlamakta, yakılmayı hak eden bir cadı olduğuna inanmaktadır. Her sabah uyandıktan sonra, eşini rahatsız etmemek için, ürpererek banyoda yere oturmaktadır. Kendisini Öldürebilecek cesarete ve isteğe sahip olmayı dilemekte ve durgun bir şekilde tıraş bıçağıyla oynamaktadır. Kendisine yönelik hiç umut taşımamaktadır. Yakın gelecekte nükleer bir savaşın tüm gezegen üzerindeki yaşamı yok edeceğine inanmaktadır. Düşünceleri ve hareketlerinde yavaşlamıştır. Cansız bir kabuk gibi görünmektedir.

Bayan C. son 9 yıl içinde beş kez hastaneye yatırılmıştır. Altı yıl önceki yatışındaki belirtiler bu seferdekilere çok benzemektedir. Diğer yatışları, psikotik belirtilerin görülmediği, şiddetli depresyon ve intihar düşünceleri nedeniyle yapılmıştır. Gördüğü tedaviler elektrokonvülzif terapi (EKT), anti- depresanlar ve trisikük antidepresanlar ile antipsikotiklerin bileşimini kapsamaktadır. Bayan C. yatışlarında, genellikle 6-8 hafta içinde düzelmiş ve taburcu edilmiştir.

Yatışlar arşındaki dönemde genel durumu pek iyi değildir. İlk yatışından sonra işlevselliği tam olarak yerine gelmemiştir. Hayatı yaşamaya değer bulduğu ve sorumluluklarını daha fazla enerji ve güvenle ele aldığı dönemler genelde kısa günler, bazen haftalar- sürmüştür. Çoğu zaman, zamanını yalnız başına, kendisini üzgün ve boş hissederek geçiren, içine kapanık ve umutsuz bir kişi görünümündedir. Alışveriş ya da yemek hazırlamak için kendisini seyrek olarak hazır hissettiğinden, eşi evin işlerini yürütmesi ve çocuklarla ilgilenmesi için bir hizmetçiyi işe almıştır. Bayan C'nin yalnızca bir tane arkadaşı vardır, onunla nadiren görüşmektedir. Çocuklarını sevmekte, ancak onlardan uzak durmaktadır. Onlara çok yakın olmak kendisini öfkelendirmektedir; bir gün kontrolünü kaybederek onlan öldürebileceğinden kaygı duymaktadır.

Bazen hastanın, bir-iki günden uzun sürmeyen, geçici ve kendiliğinden kaybolan işitsel varsamlan (anababasının sesleri) olmaktadır. Sesler depresyonun alevlenmesiyle ilişkili görünmemektedir. Gerçek olup olmadıklarını bazen ayırt edebilmekte, bazen edememektedir. Sesler Bayan C. alışılmadık bir sıkıntı -sıklıkla eşiyle bir tartışma- yaşadıktan sonra ortaya çıkmakta, ve eşi evde kalarak onunla daha çok zaman geçirmeyi kabul ettiğinde ya da kendisinden istediği şeyleri azalttığında kaybolmaktadır. Bayan C., eşinin en çok, kendisinin rahatsızlığı en fazla olduğu dönemlerde, endişeli olduğunu fark etmektedir. Kendisini, onun dikkatini çekmek için, sesler duyuyormuş gibi yapmakla suçlamaktadır.

Hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren, tüm etkinliklere karşı ya da bu etkinliklerin çoğuna karşı ilgide belirgin, ajcalma ya da artık bunlardan eskisi gibi zevk aİamıyor olma (ya hastanın kendisinin bildirmesi ya da başkanlannca gözleniyor olması ile belirlendiği üzere)

Perhizde değilken önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımının olması (örn. ayda, vücut kilosunun %5'inden fazlası olmak üzere) ya da hemen her gün iştahın azalmış ya da artmış olması. Not: Çocuklarda, beklenen kilo alımının olmaması

Hemen her gün, insomnia (uykusuzluk) yâ da hipersomnianın (aşın uyku) olması. .

Hemen her gün, psikomotor ajitasyon ya da retardasyonun olması (sadece huzursuzluk ya da ağırlaştığı duygularının olduğunun bildirilmesi yeterli değildir, bunlann başkalarınca da gözleniyor olması gerekir)

Hemen her gün, yorgunluk-bitkinlik ya da enerji kaybının olması

Hemen her gün, değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duygu- lannın (sanrı düzeyinde olabilir) olması (sadece hasta olmaktan ötürü kendini kınama ya da suçluluk duyma olması değil)

Hemen her gün, düşünme ya da düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinde azalma ya da kararsızlık (ya hastanın kendisi söyler ya da başkaları bunu gözlemiştir)

Uzunlamasına Gidiş Belirleyicileri (Epizodlar Arasında Düzelme Olan ve Olmayan)

Mevsimsel Yapı Gösteren

Psikotik Özellikler Gösteren Majör Depressif Bozukluk İçin Ayırıcı Tanı Kılavuzu

Duygudurum Bozuklukları tanısında en temel ve yararlı ayrımlardan biri Depressif, ya da tek uçlu, Bozukluklar (Majör Depressif Bozukluk, Distimik Bozukluk, Başka Türlü Adlandınlamayan Depressif Bozukluk) ile Bipolar Bozukluklar (Bipolar I Bozukluğu, Bİpolar II Bozukluğu, Başka Türlü Adlandınlamayan Bipolar Bozukluk) arasında yapılandır. Bu ayrımda ailesel kalıtım etkisinin, hastalığın seyrinin ve tedaviye yanıtının çok farklı durumları öngörülmektedir. Bir hekim ne zaman bir kişiyi olası Majör Depressif Bozukluk yönünden değerlendirirse, hastalığın bipolar aralık kapsamında olup olmadığının belirlenmesi için, öykü Manİk, Karışık ya da Hipomanik süreçlere yönelik olarak da sorgulanmalıdır. Ailede Bipolar Bozukluk öyküsünün varlığı da sorgulanmalıdır, çünkü bu durum İlerde hastada Bipolar Bozukluk gelişme riskini arttırabilir. Tekrarlayan Majör Depressif Epizod hastalarının %10-15'inde daha sonra Manik ya da Karışık Epizod gelişme, dolayısıyla tanının Bipolar I Bozukluğu'na dönüşme olasılığı vardır.

DSM-III'te yapılan, belki de en çarpıcı yenilik, Duygudurum Bozukluklarına Şizoaffektif Bozukluk ve Şizofreni karşısında öncelik verilmesidir. Eğer psikotik belirtiler yalnızca bir duygudurum epizodunun seyri boyunca görülüyorsa, tanı, psikotik belirtilerin özelliklerine bakılmaksızın, Şizoaffektif Bozukluk ya da Şizofreni yerine Psikotik Özellikler Gösteren

Duygudurum Bozukluğu olarak konulur. Bu, DSM-III'ten önce Birleşik Devletlerde egemen olan uygulamaya ve ICD-10'a ters düşmektedir. Bu ikisinin yaklaşımına göre, eğer bir duygudurum epizodu sırasında görülen psikotik belirtiler belirgin düzeyde garip (bizarre) ise, Şizoaffektif tanısının konulmasına olanak tanınmaktadır.

Elde olan yayınlarda Şizofreni için patognomonik özellikte belirtiler olmadığı, psikotik belirtilerin ayrımının hastalığın seyrine göre (duygudurum epizodunun varlığı ya da yokluğunun psikotik belirtiler ile eşzamanlı olması) yapıldığı şeklindeki görüşü desteklenmektedir. Değerlendirmedeki başlıca sorun psikotik ve duyguduruma ilişkin belirtilerin arasındaki zamanlama ilişkisinin her zaman kolay belirlenememesidir. Ayrıca, Şizofreni hastalarının depresyona girmeleri de az rastlanan bir durum değildir. Tanı psikotik belirtilerin duygudurum epizodu dışında kalan süre içinde ne kadar kalıcı olduklarına dayanmaktadır. Şizoaffektif Bozukluk ölçütleri, Majör Depressif, Manik ve Karışık Epizod ölçütlerine uygun düşen belirtilerin Şizofreni'nin A ölçütlerine denk düşen belirtilerle aynı zamanda, varsanılann ile sanrıların en az 2 hafta süreyle, açık duygudurum belirtilerinin yokluğunda görülmesini gerektirmektedir. Bayan C.'nin psikotik belirtileri yalnızca duygudurum belirtilerinin olduğu dönemde görülmektedir; bu yüzden Şizoaffektif Bozukluk tanısı uygun değildir.

Tanı konulması sırasında karşılaşılan başka bir sorun, bir kişinin sanrılan olduğuna karar verirken sınırın nereye çizilmesi gerektiğidir. Bir çok kişide değersizlik ya da suçluluk hissi, alınganlık fikirleri ya da abartılmış fikirler ile sanrılar arasındaki sınırda olan somatik kaygılar bulunmaktadır.

Bayan C.'nin ilginç bir şekilde, görsel ve işitsel varsanıları bulunmaktadır. Görsel varsanılar Psikotik Özellikler Gösteren Duygudurum Bozukluklan tanısı ile uyumlu olmasına karşın, hekimi Madde Kullanımı ya da genel bir tıbbi durumu içeren bir etiyoloji olasılığına karşı uyarmalıdır.

Duygudurum Bozuklukları Belirleyicileri

DSM-IV-TR'de, epizodlar arasındaki dönemde Majör Depressif Bozukluk ya da Bipolar Bozukluk'un tüm ölçütlerine denk düşen düşük şiddetli duygudurum belirtilerinin olup olmadığının anlaşılmasını sağlayan, uzunlamasına gidiş belirleyicileri yer almaktadır. Bu belirleyiciler hekimin, daha önceden var olan Distimik Bozukluk'u saptamasına olanak tanımaktadır. Seyir hakkındaki bu ilgi en uygun tedavinin belirlenmesini ve prognozun daha iyi tahmin edilmesini sağlamaktadır. Tekrarlayan Majör Depressif Bozukluk için olası dört seyir şekli vardır:

Distimik Bozukluk olmadan, epizodlar arasında tam düzelme olan. En İyi prognoz bu gruptadır.

Distimik Bozukluk olmadan, epizodlar arasında kısmi düzelme olan. Bu seyirde akut epizodun daha yoğun tedavi edilmesi gereklidir.

Distimik Bozukluk üzerine binmiş, epizodlar arasında tam düzelme olan. Bu tip seyir seyrektir, Majör Depressif Bozuklukların yalnız %3'ünde görülür. Kronik depresyonu olanlarda daha yoğun antidepresan tedavi uygulandığında, daha yaygınlaşabilir.

Distimik Bozukluk üzerine binmiş, epizodlar arasında kısmi düzelme olan. Bu seyre genellikle çift depresyon adı verilir, Majör Depressif Bozukluk'u olanların %20-25'inde görülür. Belirtilerin en az 2 yıl sürdüğü, Majör Depressif Bozukluk'un kronik tipi hastaların %10- 20'sinde görülmektedir.

Bayan C.'nin hastalığının seyri dördüncü modele (çift [ikili] depresyon) uymaktadır.

Olgu Sunumu: Herkesi Yüzüstü Bıraktığını Düşünen Bir İşkadım

Bayan D. 55 yaşında bir işyeri yöneticisidir. Daha önce bir çok kısa süreli (I aydan kısa) depresyon epizodları geçirmiştir. Bu epizodlann her biri psikososyal bir baskı unsurunu ardından gelişmiş ancak bilişsel oryantasyona dayanan psikoterapi ile, ilaç ya da hastaneye yatış gereksinimi olmadan düzelmiştir. Bu seferki depresyon da gene işle ilgili olumsuz bir gelişmeden sonra başlamış, ancak önceki depresyonların aksine, işteki sorunun düzelmesinden sonra bir iyileşme görülmemiştir. Aksine depresyon yavaş yavaş artmış, daha şiddetli ve kalıcı hale dönüşmüştür. 6 hafta içinde hasta çalışamayacak duruma gelmiştir. Tüm gününü boş bir duvara dönük şekilde, yatarak geçirmektedir.

Değerlendirme sırasında, hasta kolaylıkla uykuya dalabilmesine karşın, sıklıkla sabahları erken uyandığını, dolaşmaya başladığını ve çok ajite hale geldiğini belirtmiştir. Gün içinde kendini pek iyi hissetmemesine karşın, en kötü olduğu zamanın gün doğumundan önce olduğunu, ve bu sırada bazen kendisini öldürecek gibi bir hisse kapıldığım söylemiştir. Bayan D. sıvı kaybetmiş gibi görünmektedir. Vücut ağırlığından 7-9 kilo gram kaybettiğini belirtmektedir (Fizik muayene ve laboratuar testlerinde anormal bulguya rastlanmamıştır). Yüzünde herhangi bir duygu ifadesi yoktur. İnandırıcı bir şekilde hiçbir şeyi keyif verici bulmadığını, her zaman başlıca dayanağı olan mizah anlayışını bile yitirdiğini söylemektedir. Torunları ziyarete geldiğinde bile, yalnızca geçici olarak gülümsemeyi başarabilmiştir. Hızla hissiz haline geri dönmüş ve geçmişte yaptığının aksine, onlarla oynayacak enerjiyi bulamamıştır. Baskın bir suçluluk hissi duymakta olduğunu tanımlamaktadır, ancak garip, sanrı benzeri inanışları yoktur. İşinde, bir eş ve büyükanne olarak başarısız olduğunu hissettiğini söylemekte ve daha iyi olamadığı gerekçesiyle, sürekli herkesten özür dilemektedir. İnsanları yüzüstü bıraktığım ve işin, kendisi olmadan çökeceğini düşünmektedir.

Bayan D. duygudurumunu, içinin öldüğünü hissetmek şeklinde tanımlamıştır. Daha önce depresyon geçirmiş olmasına karşın, çok yakın olduğu annesini kaybettiğinde bile, bu şekilde hissetmediğini söylemektedir. Duygularını tarif etmesinin çok güç olduğunu, "tanımlanabilirliğin ötesinde korkunç" bir duygusal sızı hissettiğini belirtmektedir.

Melânkolik Özellik

Melankolik Özellikli Majör Depressif Bozukluk İçin Ayırıcı Tanı Kılavuzu

Duygudunım Bozuklukları belirleyicilerinden yararlanırken, hekim öncelikle Majör Depressif Bozukluk tanı ölçütlerinin karşılandığından emin olmalıdır. Daha sonra hekim bu epizodun ilk mi yoksa tekrarlardan biri mi olduğunu ve hangi belirleyicilerin o epizod sırasında görülen belirtilere uygun düştüğünü saptamalıdır. Örneğin, Bayan D.'nin tekrarlayan Majör Depressif Epizodlan olmasına karşın, yalnızca ha epizodu "Melankolik Özellik Gösteren" tipinin belirleyicilerine uymaktadır. Bu son depresyon epizodu sırasında, herhangi bir şeye ilgi duymamış ve herhangi bir şeyden zevk almamıştır. Normalde çok hoşuna giden, torunlarının onu ziyareti bile, duygudurumunda bir iyileşme sağlamamıştır. Depressif duygudurumunu (sanki içi ölmüş gibi hissettiğini söyleyerek) farklı bir şekilde tanımlamakta ve daha önce, annesi öldüğü zaman bile, böyle hissetmediğini belirtmektedir. Depresyonu sabahlan, açık şekilde daha kötüdür. Sıklıkla sabah erken uyanmakta ve psikomotor ajitasyon yaşamaktadır. İştahını yitirmiş ve kilo vermiştir. Hayatındaki, rollerini yerine getiremediğine ilişkin, sürekli olarak suçluluk hissetmektedir. Bu yüzden Bayan D.'nin belirtileri melankolik özellikler belirleyicilerinin tamamına uygun düşer gibi gözükmektedir.

Bu belirleyiciler Bipolar I ve II Bozukluklarında görülen Majör Depressif Epizod belirtilerini tanımlamak için de kullanılabilir. Eğer Bayan D. bir Manik ya da Hipomanik Epizod geçirmiş olsaydı, tanısı Bipolar I Bozukluk, En Son Epizod Melankolik Özellikler Gösteren Depressif olarak düşünülmeliydi.

Herhangi bir depresyon epizodu sırasında hastanın belirtileri değişkenlik gösterebilir. Hekim tanıyı, epizod sırasındaki en şiddetli belirtilere göre kur- gulamalıdır. Melankolik özellikler belirleyicisinin ölçütlerine göre, belirtilerin belli bir süre boyunca görülmelerine gerek duyulmadığından, bu karar klinik değerlendirmeye bağımlı olabilir. Eğer bir kişide melankoli özellikleri bir ya da iki gün sürmüşse, bu belirleyiciye olasılıkla gerek duyulmayacaktır. Ancak melankolik özellikler, depresyon epizodu sırasında nispeten hafif başlayıp, haftalar boyunca sürmüşse, "Melankolik Özellikli" belirleyicisinin kullanılması uygun olacaktır.

Son 20 yıl içinde melankoliyi tanımlamak için en az dokuz yöntem önerilmiştir, ancak hiçbirinin diğerlerine belirgin üstünlüğü yoktur. DSM-IV (ve DSM-IV-TR) içinde yer alan tanım, bir çok başka düzenlemedeki belirti tanımlamalarının kap sanmasına yönelik en başarılı denemedir. Melankolik özellikler ile depresyonun şiddeti arasındaki ilişkinin yapısı tartışmalıdır. Melankoli depresyonun yalnızca daha şiddetli bir hali midir, yoksa daha farklı bir kategoriye sahip ve daha hafif formlarda görülebilir bir durum mudur? Bunun araştırılması güç olmuştur, çünkü melankolili bir çok kişide şiddetli depresyon görülmektedir. Bir çok laboratuar çalışmasında melankoli ve biyolojik belirteçler arasında bir ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Bunlar arasında deksametazon baskılama testi ve hızlı göz hareketleri (REM) gizil uykusunun, uyku laboratuarı Ölçümleri bulunmaktadır. Bu ölçümlerden hiçbirinin tam ölçütleri içinde yer alacak kadar duyarlılık (sensitivite) ya da Özgüllük (spesifisite) göstermemesine karşın, değerlendirme sırasında bazen, özellikle tekrarlama riski olup, idame tedavisine gerek duyacakların belirlenmesinde, yararlan olabilmektedir.

Melankolik Özellikli Majör Depressif Bozuklukta Tedavinin Düzenlenmesi

Melankolik özellikler belirleyicisinin DSM-IV'e alınma nedenlerinden bir tanesi, tedavinin düzenlenmesinde yararlı olmasıdır. Melankolik özellikleri olan kişilerin plasebo tedavisinden yarar görme olasılıkları düşüktür, bu yüzden aktif antidepresan tedavisi almalan daha olasıdır. Bunun yanında, melankolisi olan hastalann hastalığı daha şiddetlidir ve intihar riski her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Eşlik eden intihar düşüncesi, EKT gereksinimi ya da ciddi tıbbi bir eştanı varsa hastaneye yatınlma gerekli olabilir.

Olgu Sunumu:
Mutsuz Bir Genç

Bayan G. 17 yaşında bir lise öğrencisidir. Aşırı dozda ilaç kullanarak intihar girişiminde bulunduktan sonra, değerlendirilmek üzere gönderilmiştir. İntihar girişiminde bulunduğu gecenin erken saatlerinde annesi ile, pizza ısmarlama isteğinden kaynaklanan, bir tartışma yaşamıştır. Hasta annesinin kendisine "şımank velet" dediğini ve başka yerde yaşamaktan mutlu olup olmayacağını sorduğunu hatırlamaktadır.

Reddedilmiş ve umutsuz hisseden hasta odasına gitmiş ve bir ruhsal çöküntü geçirdiğini, anababasım sevdiğini, ancak onlarla iletişim kuramadığını belirten bir not yazmıştır. En sevdiği camdan hayvanlannın özel bir arkadaşına bırakılmasına ilişkin bir istek de eklemiştir. Sinemaya gitmek için çıkmış olan anababası eve döndüklerinde onu koma halinde bulmuşlar ve hızla acil servise getirmişlerdir.

Son hiçbir aydır Bayan G. Sıklıkla ağlamaktadır. Arkadaşlarına, okula ve sosyal etkinliklere olan ilgisini yitirmiştir. Gittikçe daha fazla yemek yemektedir ve sonunda kilo almaya başlamıştır. Annesi bu durumdan hiç hoşnut değildir. Bayan G. Annesinin sürekli "kendine dikkat et" sözünü tekrarlayıp durduğunu söylemektedir. Gerçekten de, intihar girişiminin akşamındaki tartışma kendisinin bir pizza ısmarlamayı istemesi ve annesinin buna gereksinimi olmadığını söylemesi üzerine başlamıştır. Annesi Bayan G.'nin yapmak ister gibi göründüğü şeyin yalnızca uyumak olduğunu, arkadaşlarıyla hiç dışarıya çıkmadığını ve ev işlerine yardımcı olmadığının belirtmektedir. Uyku alışkanlığı sorulduğunda, Bayan G. Son zamanlarda kendisini çok yorgun hissettiğini ve sıklıkla, sanki yataktan çıkmaya değer hiçbir şey yokmuş gibi hissettiğini kabul etmektedir. Erkek arkadaşının yakın gelecekteki ziyaretinin kendisini heyecanlandırdığını vurgulamaktadır. Arkadaşı hatırı sayılır uzaklıkta bir okula devam etmektedir ve aylardır eve gelmemiştir.

Değerlendirme sonrasında, orta-üst sınıf ailenin ve çok zeki bir anababanın üç çocuğunun en küçüğü olan bu genç kızın, kendisinin daha az zeki, akıllı ve çekici olduğu fikriyle mücadele içinde olduğu ortaya çıkmıştır. Yoğun olarak çalışan babasının kendisini ihmal ve reddettiğini düşünmektedir. Düzenli ve her an her yerde bulunan annesi ile de düşmanca bir çatışma içindedir. Annesinden ayrı olma duyusunu ve kendi kişisel kimliğinin görüntüsünü geliştirmede güçlük çekmektedir. Annesinin yönlendirmelerini kendi özerkliğine ve bağımsızlığına karışılma olarak görmektedir.

Atipik Özellikli Majör Depressif Bozukluk İçin Ayırıcı Tanı Kılavuzu

Depresyonun bu alttipini tanımlarken DSM-IV'te atipik sözcüğünün kullanılmasına karşın, bu terim yanlış bir yönlendirmeye yol açmaktadır, çünkü poliklinik uygulamaları sırasında bu tipe, melankolik tipten daha sık rastlanmaktadır. Atipik terimi, depresyon üzerine ilk çalışmaların, büyük olasılıkla melankolik tip olan, yatan hastalar üzerinde yapılmış olduğu dönemden kalmıştır.

Atipik Özellikler Gösteren Majör Depressif Bozukluk'un prezentasyonu Melankolik Özellikler Gösteren Majör Depressif Bozukluk'ta görülenin tam tersidir. Atipik depresyonların özelliği, melankolik depresyonda görülen iştahsızlık ve uyuyamamanın aksine, ters vejetatif belirtiler, yani aşırı yeme ve aşırı uyumadır. Bir atipik depresyonda görülebilecek diğer belirtiler ağır pa- ralizi hissi ve kişiler arası ilişkilerde süregiden reddedilmeye duyarlılıktır. Gene melankolinin aksine, atipik depresyonlu kişilerde duygudurumda tepkisellik görülebilir (iyi bir haber ya da bir eğlence olanağı gibi hoşa giden uyaranlar kişiyi neşelendirir). Örneğin, Bayan G. depresyonda olmasına karşın, anababası özür dilediğinde ya da erkek arkadaşı ziyaretine geldiğinde duygu- durumu düzelmektedir.

Atipik Özellikli Majör Depressif Bozuklukta Tedavinin Düzenlenmesi

Atipik özellikler belirleyici, tedavide yararlı olabilme olasılığı nedeniyle, DSM-IV'e alınmıştır."Atipik Özellikler Gösteren" kişiler genellikle gelenek sel trisiklik antidepresanlara daha zayıf yanıt verebilirler, ancak serotonin ge- rialım inhibitörleri ve monoamin oksidaz inhibitörlerinden sıklıkla yarar görürler. Bu kişilerde genellikle, tedavinin başlıca hedefi ya da depresyonun ele alınmasında başlıca etkenlerden biri haline gelebilen, eşzamanlı bir Kişilik Bozukluğu vardır. Psikoterapi, özellikle kişiye kişiler arası ilişki kaybıyla baş edilebilmesi için yeni beceriler öğretilmesinde yardımcı olabilir.